10 Haziran 2010 Perşembe

İstanbul'u Unutmak



Böyle bir şey mümkün müdür? Bana hep imkansız gelirdi ama değilmiş...



Ne zaman İstanbul'dan uzaklaşsam, gittiğim yerde en fazla 3 gün kalabilirdim. 3. günün sonunda içimi bir sıkıntı kaplar, ''ulen İstanbul'a kapağı ne zaman atacağız acep?'' şeklinde düşüncelerle bir nevi şafak sayardım.. Antalya dahil gittiğim her yerde böyle oldu. Alışamıyordum.. Daha doğrusu ayrılamıyordum bu stresi, çilesi, derdi bitmez şehirden.. İstanbul'da büyüyen herkes için durum böyledir aşağı-yukarı.. Her şeyine söveriz ama ayrılamayız da ondan..

Hep böyle olmuştu.. Yine aynı şey başıma gelecek mi diye düşünürken kendimi Girne'de buldum.. Daha önce defalarca gitmiştim ama ilk defa Girne gözüme bu kadar güzel göründü. İlk defa İstanbul'dan ayrılışımın 3. gününde gittiğim bir yerden sıkılmadım. Girne Kalesi ilk defa bu kadar muhteşemdi. St. Hilarion ilk kez bu kadar gösterişliydi. Ve ilk defa bir haftalığına gittiğim bu güzel Akdeniz şehrinde 15 günün tadına doyamadım. Tası tarağı toplayıp oraya yerleşmeyi bile düşündüm.. Hala düşünüyorum da belki zamanla..

Dönüş yolunda ilk kez ayaklarım geri geri gittim havalimanına. Girne'yi gördükten sonra İstanbul çok yabancı geliyor insana. Nedenini bilmiyorum... Aslında biliyorum da neyse...

Girne'ye bir kez daha yolum düşerse St. Hilarion'da biramı yudumlarken bir zaman Akdeniz'i izleyeceğim ve İstanbul'a doğru tüm iyi dileklerimi sunacağım...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder