25 Nisan 2011 Pazartesi
Olimpos'tan Buca'ya
Güiza'nın şu ifadesini görmeyeli uzun zaman olmuştu...
Tarih tekerrüden ibarettir derler ya hakikaten bu lafın doğruluğuna bir kez daha inandım. Yine baharın bu zamanlarıydı. Yıl yanlış hatırlamıyorsam 2001. Fenerbahçe şampiyonluk yolunda Kadıköy'de Gaziantepspor'la çok önemli bir maça çıkıyor ki Gaziantep o sıra hakikaten ligin en iyi 3-4 takımından biri. Fatih Tekke, Hasan Özer, Hasan Yiğit, Erhan Albayrak, Hakan Bayraktar gibi kaliteli isimler var takımda.(O Hakan Bayraktar'ı Fenerbahçe üç ay uğraştı da ittire kaktıra alabildi)
Maç başladı, radyodan takip ediyorum. İş yerindeyim tabi. Birinci, ikinci derken üçüncü gol geldi. Ne oluyoruz lan demeye kalmadı maç 3-0 oldu. Başlarım lan radyosuna filan derken kapattım radyoyu attım kendimi sokağa. Sanki nispet yapar gibi hıyarın biri (o anda oradan geçen herhangi biri) ''Fener'e üç tane salladılar eki eki eki'' diyerek önümden geçti. Bunları söylerken eliyle malum bir hareket yaptı. Lan sinirdem kendimi tokatlamak üzereyim..Eve gittik neyse ilk gol geldi Revivo'dan. Sonrasında Uche Rapaiç derken maç 4-3 oldu. Havalara zıplıyordum, benim gibi Samuel Johnson da sakat sakat sahaya atıyordu kendini, seke seke galibiyeti kutluyordu. Bu maçtan sonra da önümüze kim gelirse deviriyoruz ve şampiyonluk bizim oluyordu... O maçta futbolun tanrıları Rapaiç'e ''yürü ya kulum'' dedi Rapaiç de yürümekle kalmadı, tozu dumana kattı.
Dünkü maçtan sonra benim yaşımdaki her Fenerbahçeli muhtemelen bu maçı hatırlamıştır. O gün Rapaiç iki gol atmıştı ki Ömer Çatkıç'ın aşırtmayı yedikten sonraki hali hala gözümün önündedir. Uche gol atmıştı sakatlıktan döndükten sonra. Dün de Güiza yaptı aynısını. 2001'deki gibi bu maçta da fizik ötesi bir şeyler oldu bana göre...
2005'te Manisa'da kaybettiğimiz 5-3'lük bir maç vardır ki o konuyu hiç açmak istemiyorum.. O da galiba ligin 30. haftasındaydı. Dünkü maç da. Hasılı biz 2005'te Denizli'de değil Manisa'da kaybetmişiz azizim...
Bir de bu tip maçların sizin sonuçlarınızı bekleyen rakipler üzerindeki etkisi vardır ki kelimelerle anlatmak mümkün değil.
21 Nisan 2011 Perşembe
Tarihin Gördüğü İlk Apaçiler
18 Nisan 2011 Pazartesi
Mete Han
Türk tarihinde hep tartışılagelen bir konu olmuştur kardeş katli. Özellikle de Osmanlı İmparatorluğu'nun en çok eleştirilen yönlerinden biridir. Kimisi devletin bekaası için bunun gerekli olduğunu savunurken, bir diğer kesim de barbarlık, çocuk yaştaki insanların katli olarak bakar olaya.
Lakin bu durum sadece Osmanlı'da değil tarihteki ilk Türk devleti olan Hunlar'da bile görülmüştür. Bu yazıya konu olan Mete Han aslında bizim tarihimizdeki ilk Şehzade Mustafa vakasıdır.
Bilindiği üzere Mete Han'ın babası Teoman bilinen ilk Türk hükümdarıdır. Kurduğu devlet Hunlar da ilk Türk devlet teşkilatlanmasıdır. Zamanla gelişen ve büyüyen bu devleti durduramayan Çinliler yine her zamanki oyunlarını oynamaya başlamış ve kaleyi içten fethetmeye çalışmıştır. (Çin sarayından kız almak bunun en bilinen örneğidir. Bilge Kağan gelecek nesillerin bu oyuna gelmemeleri için meşhur Göktürk Kitabeleri'ni yazdırmıştır. Adam derdini sözle anlatamamış taşlara kazıtmıştır.) Teoman'ın buna engel olmaması sebebiyle de Mete Han devleti ele geçirme planları yapmaya başlamıştır. Teoman ise Mete'nin değil çok sevdiği karısından olan çocuğunun tahta geçmesini ister. Mete Han'ı kumpasa getirmeye çalışır ama başaramaz.
Mete Han'ın tek amacı babasını yok etmek ve devletin başına geçmektir. Bunun için bir plan kurar ve bu planın uygulanması için askerlerini eğitmeye başlar. İlk olarak Mete Han babasıyla bir ava çıkar. Avda emrindeki askerlere ilk direktifini verir ve oklarını kendi atına atmalarını söyler.( Mete Han'ın askerleri o, okunu nereye çevirirse oklarını o yöne çevirirlermiş+ at-avrat-silah kolay değil adamın atına ok atmak!) Bazı askerler tereddütsüz oklarını fırtlatır bazıları ise yapamaz. Yapmayanlar öldürülür. İkinci defa ava çıktıklarında Mete Han, askerlerine oklarını çok sevdiği bir cariyesini işaret ederek o yöne fırlatmalarını ister. Yine bazıları fırlatır bazıları fırlatamaz. Oklarını yaydan çıkaramayanlar direkt öldürülür. Sonuncusunda ise planın asıl hedefi olan babasına sıra gelmiştir. Son avda Mete Han askerlerine okları babasına atmalarını ister. Bu defa tereddüt edenin olmadığı söylenir. Sonucunda Teoman binlerce ok darbesiyle öldürülür.
Mete Han'ın bana göre en bilinen tarihsel yönü savaşçılığından çok teşklilatlanma ve örgütlenme yönündeki başarılarıdır. Ordusundaki uygulamalar modern ordularda kullanılan yöntemlerdir. İyi bir savaşçıdır da. Çinliler'in anasını ağlattığı gibi dünya harikası sayılabilecek bir esere sebep olmuştur. Evet Çin Seddi'dir bu eser.
Lakin bu durum sadece Osmanlı'da değil tarihteki ilk Türk devleti olan Hunlar'da bile görülmüştür. Bu yazıya konu olan Mete Han aslında bizim tarihimizdeki ilk Şehzade Mustafa vakasıdır.
Bilindiği üzere Mete Han'ın babası Teoman bilinen ilk Türk hükümdarıdır. Kurduğu devlet Hunlar da ilk Türk devlet teşkilatlanmasıdır. Zamanla gelişen ve büyüyen bu devleti durduramayan Çinliler yine her zamanki oyunlarını oynamaya başlamış ve kaleyi içten fethetmeye çalışmıştır. (Çin sarayından kız almak bunun en bilinen örneğidir. Bilge Kağan gelecek nesillerin bu oyuna gelmemeleri için meşhur Göktürk Kitabeleri'ni yazdırmıştır. Adam derdini sözle anlatamamış taşlara kazıtmıştır.) Teoman'ın buna engel olmaması sebebiyle de Mete Han devleti ele geçirme planları yapmaya başlamıştır. Teoman ise Mete'nin değil çok sevdiği karısından olan çocuğunun tahta geçmesini ister. Mete Han'ı kumpasa getirmeye çalışır ama başaramaz.
Mete Han'ın tek amacı babasını yok etmek ve devletin başına geçmektir. Bunun için bir plan kurar ve bu planın uygulanması için askerlerini eğitmeye başlar. İlk olarak Mete Han babasıyla bir ava çıkar. Avda emrindeki askerlere ilk direktifini verir ve oklarını kendi atına atmalarını söyler.( Mete Han'ın askerleri o, okunu nereye çevirirse oklarını o yöne çevirirlermiş+ at-avrat-silah kolay değil adamın atına ok atmak!) Bazı askerler tereddütsüz oklarını fırtlatır bazıları ise yapamaz. Yapmayanlar öldürülür. İkinci defa ava çıktıklarında Mete Han, askerlerine oklarını çok sevdiği bir cariyesini işaret ederek o yöne fırlatmalarını ister. Yine bazıları fırlatır bazıları fırlatamaz. Oklarını yaydan çıkaramayanlar direkt öldürülür. Sonuncusunda ise planın asıl hedefi olan babasına sıra gelmiştir. Son avda Mete Han askerlerine okları babasına atmalarını ister. Bu defa tereddüt edenin olmadığı söylenir. Sonucunda Teoman binlerce ok darbesiyle öldürülür.
Mete Han'ın bana göre en bilinen tarihsel yönü savaşçılığından çok teşklilatlanma ve örgütlenme yönündeki başarılarıdır. Ordusundaki uygulamalar modern ordularda kullanılan yöntemlerdir. İyi bir savaşçıdır da. Çinliler'in anasını ağlattığı gibi dünya harikası sayılabilecek bir esere sebep olmuştur. Evet Çin Seddi'dir bu eser.
17 Nisan 2011 Pazar
El Grande Clasico
Başlık biraz PES deyimi gibi oldu kim ne derse desin El Clasico için iyi bir tanımlama. Hakikaten çok büyük maç. Şahsen ben Gaziantep maçından çok bunu düşündüm gün boyu.
Geçtiğimiz yıl Zanetti, Cambiasso, Motta üçlüsüyle Barcelona'ya karşı futbolun anasını ağlatan Mourinho bu sene de Khedira, Pepe ve Alonso üçlüsüyle çıktı. Geçen seneki hakikaten bir Catenaccio savunmasıydı. Bu seneki olsa olsa Maginot Hattı olur ki onu da Almanlar'ın nasıl paçavra ettiği ayrı bir gerçek. Neyse konuya dönelim.
Pepe ile çıkan Real orta sahası hakikaten biraz pepe kaldı. (Bu kelime bizim oralarda kekeme insanlar için kullanılır.) Resmen topu kekelediler. Zaten Barcelona top benim zihniyetinde oynayan bir takım. sen de bir de böyle bir orta sahayla çıkarsan maça, bırak atak yapmayı Ronaldo'ya defanstan top çıkarttırmaya çalışırsın ancak. Bu Pepe olayın kafayı takmıştım. Geçen haftaki Bilbao maçında pek kimse dikkat etmedi, asları dinlendirmek için filan denildi ama adam baya bir Barcelona provası yapmış. Mourinho işte ne yapsa yeridir deyip geçmek lazım. İlk yarıda Real'in Ronaldo'nun şutları dışında pek bir atak yapma hali yoktu, Barcelona da Messi ile iyi pozisyonlar yakaladı ama anlamadığım şekilde Messi ağır davrandı. Atamadı. Şu Villa'nın ayağını kaleciye takıp penaltı hırsızlığı yapması da baydı artık. Zaten karşına çıkanları darma dağın ediyorsunuz, ne gerek var bunları yapmaya..
İkinci yarı Real biraz daha toparlanmış gözüktü fakat bunda Barcelona'nın da maçı rölantiye almasının payı unutulmamalı. Zaten Gençlerbirliği Oftaş hüviyetinde sahaya çıkan Real'in öyle haldır huldur hücum edecek durumu yok ki. Mesut'un ilk Barcelona maçındaki sıçıp sıvama teşebbüsleri Xavi-İniesta karşısında bu maçta da görülebilirdi lakin Pepe tercihi eğrisini doğrusuna denk getirdi desek yeridir. Tabi Mourinho açısından.
Bence Mourinho bu dört maçlık periyotta kaybetmeyeceği tek maçı oynadı. Kaybetmedi de. Zaten bu işin ortası yok. Mourinho bu dört maçta ya kahraman olur, ya da ''yeter lan ömrümü yediniz'' deyip çeker gider.(ya da kovulur).. Ne yapmalı? Bence İnter'deki Cambiasso'yu sezon sonuna kadar alsın. Hatta manevi oğlu filan yapsın. Yoksa çıkamaz bu işin içinden...
Capello-Emerson
Ziya Doğan-Ayman
Mourinho-Cambiasso
10 Nisan 2011 Pazar
Omam Bıyık
Eski maçları izlemek hobimdir. Gecenin köründe Trt 3'te karşıma çıktığı zaman hiç kaçırmam, skorunu bilsem de oturur izlerim. Hatta geçenlerde 1988 Avrupa Futbol Şampiyonası'nın final maçı vardı. Hollanda-Sovyetler maçı. Van Basten'in hala jeneriklerde gösterilen golünü attığı maç. Neyse konumuza gelecek olursak,
1990 yılında İtalya'da düzenlenen dünya kupasının açılış maçı. Arjantin-Kamerun maçı. Maradonalı Arjantin maçın kesin favorisi. Çok enteresan bir maç olmakla birlikte Kamerun Omam Bıyık'ın attığı bu kafa golüyle maçı 1-0 kazanıyor. Buraya kadar tamam gibi dursa da öyle değil. Bu Omam Bıyık denen adamın yükselerek kafayı vurduğu vakit yerden yüksekliği 1.63 cm. Evet benim boyum kadar yükselmiş adam. Yanımdaki adam da Sensini. Sallamıyorum Fifa'nın internet sitesinden baktım. 1990 açılış maçı gibi 2002'de de Fransızlar açılış maçında Senegal'e yenilmişti. Bouba Diop diye bir oyuncu atmıştı golü. Aklıuma geldi karaladım işte...
9 Nisan 2011 Cumartesi
Bozbaykuşlar
Onlar bir grup sözlükçü. Ekşisinden değil ama incisinden. Hani şu medyada çokça yer alan, Okan'ı, Adnan Oktar'ı, Murat Bardakçı'yı taciz eden inciciler. Yıllardır süregelen ''taraftarı olmayan belediye takımı'' geyiğine bir son vermek ister bu güruh ve ortaya süper ötesi çalışmalar çıkar. Şahsi kanaatimce Türkiye'nin en başarılı taraftar grubudur. Arabesk şarkılarla seyirciyi uyutmaz, '' bağırın uleen'' diye kimseye tokmak fırlatmaz, sahaya yabancı madde atmaz. Yine bana göre en başarılı pankart çalışmaları yine bu gruptan çıkmıştır. Çarşı marşı yanında halt etmiştir. Unutmadan bir de dedeler'i çok severler. Dedeler nedir derseniz youtube'den açıp izleyebilirsiniz. Tavsiye edilir. Bozbaykuşlar'ın bazı çalışmaları, Sabri Sarıoğlu şutlarının sürekli olarak tribünlere gitmesi nedeniyle bu futbolcu kardeşimize yardımcı olmak istemişler ve tribünlere hedef tahtaları koymuşlardır. Kolombiya Ligi'nde sahaya giren baykuşu tekmeleyen Luis Moreno'yu da üstü kapalı tehdit etmişlerdir!
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)