31 Aralık 2011 Cumartesi

İyi Seneler



Korkunç İvan herkesin yeni yılını kutlar.

Ara sıra bakımsız bıraksak da bu mecrayı nereden baksanız dört yıl olacak. Yeni yıl, yepyeni umutlar, hayallerinizin gerçeğe ulaşması dileğiyle. İyi seneler.

Bizi Ölüm Ayırır



Dün oynanan Fenerbahçe Ülker-Galatasaray MP maçının sonundan bir görüntü. Şu ana kadar çok eleştirdiğimiz, adeta yerin dibine sokup sokup çıkarttığımız Jerrells'ın maç sonu engelli bir taraftarımızla yaptığı kutlama. Formanın üzerinde yazanlar ise zaten mevzuyu açıklıyor. Ulan artık 100 maç üstüste de kaybettirsen kızmayacağız sana...

11 Aralık 2011 Pazar

Bu Filmin Sonu Yok


Koskoca dünya derbisini de kendi kısır futbol döngümüzün argümanlarıyla anlatır olduk ya, bizi bu hale düşürenler utansın ne diyeyim...

Şikeydi, vetoydu, iddianameydi derken iyiden iyiye futbola karşı bir bel soğukluğu yaşar olduk. Çok şükür şu maç imdadımıza yetişti de az biraz futbolun nasıl bir oyun olduğunu hatırlayabildik. Şimdi bekle bir dahaki El Clasico gelsin. O vakte kadar da karpuz kabuğu tadındaki ''Süper Lig'' le idare edeceğiz.

Maç başladı, daha başlar başlamaz '' Yapma Hayrettin, daha kadroları saymadım'' sözü aklıma geldi Öztürk Pekin'in. Tamam, sürekli ayağa pas yapan takımsınız, geride olsanız bile son dakikada top şişirmezsiniz ama adamlar top, tüfek daha ilk dakikadan bastırmış, neredeyse kalenin içine girecekler baskından, sen hala defanstaki adama pas yapacağım diye bomba atıyorsun. Real de affetmiyor tabi bu hatayı. Maç öncesi zaten uzun zaman sonra Real favori. Daha dakika bir gol bir ve hep beraber diyoruz ki ''tamam bu defa Jose kazanacak.''

Maçın başındaki o baskıda Barca'dan başka hangi takım defanstan top çıkarabilirdi diye aklımıza bir soru geldi maçı izlerken. Ne yalan söyliyeyim yok öyle bir takım. Resmen ısırdı adamlar topu. Ama işte karşı takım Barcelona. Fabregas, Xavi, Iniesta hatta ve hatta defanstaki Pique... Pas, pas, pas, pas, ve dakika 25-30 oldu kırdılar baskıyı. Tabi bu süreçte Bağcılar apaçisi Ronaldo'nun kaçırdığı golü de unutmamak lazım. İste bu yüzden Messi daha büyük oyuncu. Messi'nin bir asisti ile maç dengeleniyor, Ronaldo'nun yapamadığı asistle maç tam kopacakken Barcelona'ya dönüyor. Hala bu adamın Messi'den iyi olduğunu iddia eden olursa kaçın oradan. Fazla tartışmaya değmez bir konu.

Barce klasik orta sahası ile maça başladı. Yalnız dikkatimi çeken Iniesta'nın sola yakın oynamasıydı. Zannedersem sebebi de Fabregas'ın ortada başlaması. Alexsis ilerde iyi işler çıkardı. Pire gibi derler ya. Öyle bir oyuncu işte. David Villa'yı pek aratmadı. Lass Diarra Messi'yi iyi kontol etti, hatta bir kaç kez de bileğine çalıştı ama Messi işte, bir asist yaptı maçı değiştirdi. Buna karşılık Real orta sahası sadece koştu. Çok koştular, pres yaptılar ama topu koşturamadılar. Mesut, Di Maria, Lass sadece adam kovaladılar, ince işleri becerecek tek adam Ronaldo'ydu o da zaten yukarıda belirttiğimiz gibi maçı koparabileceği bir anda takım yaktı.

Real'in ikinci devre yaptığı değişiklikler de pek işe yaramadı. Kaka girdi ama çıkan adam Mesut mu olmalıydı o biraz tartışılır. Her Real-Barca maçında klasik hale gelen Pepe'nin savurduğu baltalar bu maçta da gerçekleşti. Düşünüyorum bu adamın Bilica'dan farkı var mı diye? Hakikaten bulamıyorum. İkisi de Portekizce konuşuyor, ikisi de kazma, ikisininde futbol ahlakı yok. Rakibin ayağını eline verdiler mi o gece rahat uyuyorlar zannımca..

Hakem için de konuşmak gerekirse, Messi'yi atamadığı bir gerçek. Realli bazı oyunculara da kart konusunda biraz cimri davrandı. İki taraf için de hataları oldu. Her ne olursa olsun, güzel bir maç oldu. Futbola susamıştık. Kana kana içtik. Real hala lider, rakibinin 3 puan önünde ve bir maçı eksik. Çok şey kaybetmediler bu bakımdan. Yalnız tıpkı Galatasaray-Fenerbahçe maçındaki gibi bir durum söz konusuydu maçtan önce. Piskolojik bir eşik. Galatasaray iyi geçti o eşiği. Real geçemedi. Mourinho yine mat oldu. Bu gidişle en çok Barca galibiyeti gören dünyanın en iyi teknik adamı olacak galiba...


5 Aralık 2011 Pazartesi

Alex De Souza, Şike ve Tutarsızlıklar Komedyası





Statlara girme yasağı getirilmemiştir kendisine. Dolayısıyla TT Arena'ya da.

Ben bu yazıyı yazıyorum diye Alex De Souza' ya da böyle bir karar çıkartılmayacağı rahatlığıyla yazıyorum, öncelikle bunu belirteyim. Malesef misallere bile antipatiğiz. Sadece herkesin çıkarına yazılan bir yazı bu. Kısacası adalet isyanı.

Baya baya bir Fenerli'yim. 25 yıldır kaçırdığım maç yoktur. Ama Fenerbahçelilik kimliğimle de kimseye ofansif yaklaşmam. Kendimce yaşarım Fenerim'i sadece.

Ve aynı şekilde, karakterime uygun karakter yapısıyla da feci Alexci'yim. Asla ve asla şike işlerine girdiğini de düşünmüyorum.

Neyse. Alex başlığında şunu dile getirmek istiyorum. Zira medyatik başlık bu.

Şimdi Samet Güzel' e stada girme yasağı getirildi. Ve daha nicesine. Kendisi 22-23 yaşında, bir gün televizyon karşısında otururken altta Fenerbahçe Spor Klubü'nün mail adresini gördüğünde, şansını denemek adına gönderdiği özgeçmiş ile Fenerbahçe' de tercümanlık görevine başlamış genç bir arkadaş. Bu cümleme alınmayın lütfen, hatta daha çocuk. O kadar saf. Naif.

Ve hiç bir torpille ilişkiyle o koltuğa gelmemiş birisi. Yarın alınteri dışında kendisini o koltukta tutacak bir etken de yok. Ancak alınterinin en yoğun olabileceği stadlarda da artık o yok.

Şimdi bu çocuğa Alex ve Vederson arasındaki konuşmalarda şike aracılığı yaptığı şüphesiyle stadlara girme konusunda tedbir konuyor.

Alex De Souza çarşama günü sahalarda. Vederson yine aynı ''iddia''' dan ötürü haftasonu oynayamadı, daha ne kadar oynayamayacağı meçhul.

Şimdi Samet mi şike yapmasını istemiş Vederson' dan. Alex' in bir payı yok.

Peki Alex' in bir payı olabilir mi? Mümkün mü böyle bir şey?

E o zaman? Fenerbahçe malzemecesine kadar birlik olmuş şike için, ellerine telefonlarını almışlar kimi tanıyorlarsa aramışlar. Bu mu verilmek istenen intiba? Suçlamıyorum. Anlamaya çalışıyorum. Kızmayın, devam edin. Konu bu değil.

Murat Öztürk.

Fenerbahçe kaleci antrenörü. Serdar Kulbilge ile ilgili kendisine tedbir konmuş. Kuzenimdir kendisi uzaktan, Murat Hoca. O kadar net biliyorum ki, asla bu işlere girmez. Hatta hakaret olarak algılanmasın kendisine, asla klup içinde bile etliye sütlüye bulaşmaz. Hiç bir dedikodu çemberi içerisinde adının geçmesini sevmez. Nefret eder bundan. Ona göre davranır. -Ağzından çıkan her kelimeyi on kere düşünerek seçer.

Ve Serdar Kulbilge tuttuğu bir kalecidir. Sadece o. Yılda 52 kez rahat görüştüğü birisidir. Neymiş maçtan bir kaç hafta öncesine gelen bir telefon görüşmeleri varmış.

Sırf dosyayı kuvvetlendirmek için bu şekilde, bir şekilde kendi kariyerlerinde namuslarıyla, şerefleriyle çalışıp belli bir noktaya ancak gelebilmiş insanlara yapılan bu uygulama reva değildir. Yazımın ve isyanımın sebeplerindendir Murat Hoca. Ama tek sebebi değildir.

 Devam edin.

Birileri bunu, bu lanet olasıca şikeyi yapmışsa cezasını çekmelidir. Kesinlikle. Bir iki gözü dönmüşün dışında herkesin isteği bu.

Ama zaten tutuklu hali gibi son derece tartışılır uygulamaların üzerine, bu stadlara girme yasağı nedir? Bu niye yeterince sorgulanmıyor?

Hangi açıdan bakılırsa bakılsın, facia değil mi bu karar?

1- Peki bu adamlar şikeci olabilir dediniz, Futbolumuzu temiz tuttunuz böylece. Öyle mi? Adamın lisanslarını askıya almıyorsunuz. ama stadlara girmelerini engelliyorsunuz. Burada Samet' i, Murat Öztürk' ü konuşmuyorum. bBu şekilde tedbir konulan tüm futbolcuları veya bir şekilde klüp çalışanlarını kastediyorum. Stadlara sokmayarak mı bu insanları, futbolumuz temiz kalacak?

Anlamakta zorlanıyorum.

Bu şikeci adamlar, şike girişimlerini stadlarda mı organize etmişler? Stadlarda teknik takip yapılmış, organizasyonların stadlarda yapıldığına mı kanaat getirmiş sayın savcımız? Niye stadlar? Niye lisanslarını askıya almak değil? Madem bir tedbir kararı gerekli?

Asla lisanları askıya alınmalıdır demiyorum. Eyyamcılık mıdır değil midir, tartışmaya açmak istiyorum konuyu sadece.

2- Hadi bunu yapıyorsunuz da hiç mi kendinize sormuyorsunuz, o zaman fFnerbahçe, Beşiktaş, Trabzsonspor ve 5 takım üzerinde değişik seviyelerde de olsa( bu seviyelerin 1000 de biri kadar itham veya şüphe yoktur yukarıda bahsettiğim isimlerde) şikeye girdiği iddia edildiği bir ortamda, niçin bu takımları sahaya sokuyoruz diye, ligleri bu takımlarla oynatıyoruz diye.?

3- Murat Öztürk dedim. Serdar Kulbilge' yi aramış. manipule etmiş onu. iddia edilen. Kendisinden öğrendiğim değil, okuduğum bu. şimdi Tayfur havutçu neden içeride o zaman? Onun da yaptığı aynı değil mi?

4- Hal böyleyken aynı suçu işlediğini iddia ettiğiniz tutuklu yargılananlarla, stadlara girme tedbiri uygulanan insanların hangi davranış ve tutumlarıdır ki, kendilerine karşı farklı farklı uygulamalar getirmektesiniz? Mevcut değiştirilmeyen şike yasasında üstelik tutuklu yargılama şeklinde bir dayatma yokken, Tayfur havutçu ve emsallerinin yargılanma süreçlerinde hapiste kalmalarının akla izana uygun açıklaması nedir? Veya diğerlerinin dışarıda olmasının?

5- İçeridekiler şüpheliler. Dışarıdakiler, şüphenin kırıntısını taşıyanlar mı sadece demek oluyor bu? Tutuklu yargılananların %56 beraatle sonuçlanan davalarının ülkesindeyken, tutuksuz yargılananların yüzde 3-5 ihtimali için midir yorganı yakmalar? Türk futbolu yeterince yanmadı mı sizce? O ateşin ışıltısı mı parlatacak sizleri sanıyorsunuz? Nedir tüm bunların sebebi?

6- Ve en önemlisi belki de. Yeni sporda şiddet ve şike yasasında hangi maddeyi uygulamaya koydunuz ki, böyle bir karara imza atabildiniz?

Daha yazılsa binbir tane konusu olan, genelini bilmem, ama özelinde binbir tane tutarsızlığı medyaya da yansımış bu iddiaların tedbir kararlarından bir tane vicdanı rahat olan insan varsa, kanımca sadece fanatiklikten gözü dönmüş olanlardır.

Ve soruyorum yine,

Çarşamba günü Alex De Souza niye sahada? Suçsuz, o yüzden mi? Sadece bu mu? Diğerleri suçlu o yüzden mi?

Yoksa bu tedbir kararlarının saçmalığının, medyada istenilse bile susturulamaz hale gelecek kadar dile getirileceği korkusu mu?

Ekşi Sözlük'ten rogerian isimli yazarın Alex De Souza başlığındaki yazısından alıntıdır.

3 Aralık 2011 Cumartesi