11 Ekim 2009 Pazar

Bir Pazar Günü



Hemen herkes yatağında…

Kimi geceden kalma, kimi tv karşısında uyuklamış...

Ve sen sabahın 7’sinde ayaktasın…

Önce zannedersin…

Tusubasa ve arkadaşlarını izleyeceksin tv’de…

Ama gerçek o değil…

Bak zaten uzun süre futbol da yok…

Büyüdün ve işe gidiyorsun…

Önce duş sonra traş…

Güzelce giyinip yola koyulursun…

Yollar bomboş sadece kuş ve ayaklarının sesi…

Düşünmeye başlarsın…

“Evimde olmalıyım. 11’e kadar uyumalıyım. Sonra on numara kahvaltı etmeli ardından orta kahvemi yudumlamalıyım. Milli maç üzerinde kritik yapıp gazeteleri okumalıyım…”

Ancak bunların hiç biri olmayacak…

O günler geride kaldı…

Bir Pazar günü işe gidiyorsun işte…

Hesapta daha fazla para kazanmak için. İleride daha rahat yaşam sürmek için…

Fazla düşünmenin manası yok…

Gerçeğe döner, otobüs durağına varırsın…

Fakat o da ne…

İşte karşında duruyor..

Liseden mezun olduktan sonra her gün görmeyi umut ettiğin ancak bir türlü karşına çıkmayan o kız…

Hemen karşında. Kız kardeşiyle. Boy atmış. Biraz zayıflamış…

Ve sıkı dur…

Türban takmış…

Ne bu? Bir şaka mı?

Daha yeni hayallerden gerçeğe dönmemiş miydin?

Ne oldu da birden için cız etti?

Demiş ya şair. “Biz büyüdük ve değişti her şey”

Ama gülüşü hala aynı.

Ee ne olacak?

Türban takmış, belki de evlenmiş...

O ayrı bir davada, sen ayrı bir davadasın…

Ve otobüs gelir, gözünün önünden kaybolur…

Gerçeğe yeniden dönersin…

Bak herkes senin gibi marjinal zaten…

Minibüs şoförü… Vapurda çalışanlar… Yolcular… Sokak simitçisi…

Hepsi “sıradan olmayan” tayfasından…

Derken ofisindesin…

Kahvaltı niyetine tost, poğaça filan…

Gazetelere göz atarsın…

Yine bir ölüm haberi…

Bu sefer usta yönetmen Halit Refiğ…

Her seferinde olduğu gibi yine geçmişinden bir şeyler koptuğunu hissedersin…

Tv’de oynayan filmlerini geçtim de…

Okulda izlediklerimiz ne olacak?

Karanlık amfide hem kız kesip, hem geyik çevirip, hem de dersin bir an önce bitmesini beklerken… Hani sonra Taksim’e çıkacağız ya…

Ya da avucumuza yazdığımız filmleri ve tarihleri?

Kaç yönetmeni vücudumuzun bir tarafına kazırız ki?

Ee daha yeni mezun olmadın mı?

Niye geçmişe tekrar gittin?

“Gidiyorsun. Onları istiyorsun. Geçmişini istiyorsun. Her şeyiyle istiyorsun. O güzel anları tekrar yaşamak istiyorsun. Tıpkı sevdiğin şarkıyı defalarca dinlemek gibi... Geçmişte bitirdiğin hüznünde hal kalmıyor.”

Bak sıradan insanlar gibi Pazar günleri tatil de yapamıyorsun…

Eski aşkını görmüşün, Halit Refiğ ölmüş hikaye...

Yaptığın tek şey…

Jehan Barbur dinlemek…

Ve bu satırları yazmak…

Hayalindekini özleyerek…

Not: Bu sadece bir adamın Pazar sabahı. Ne Haşmetim ne de Hıncal… Tek yaptığım yaşadıklarımı, hissiyatımı biraderlerle paylaşmak. Değil mi ki bu blog bizim rakı soframız… Şu keşmekeş hayatımızın beş dakikalık dinlence yeri… Kimselerin bilmediği, bilip de içine etmediği tek evimiz… O zaman sağlınıza…

Onur Aksoy..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder