22 Ekim 2009 Perşembe

Steaua Bükreş:0 - Fenerbahçe:1



Türk televizyonculuk tarihinde bu maçla birlikte bir ilk yaşandı ve platformlar arası savaş çıktı. Maçın ağlamaklı ve papağan huylu spikeri sürekli olarak, '' telif haklarını hiçe sayarak bu maçı yayınlayan diğer dijital platform hakkında gerekli hukuki işlemler yapılacaktır. Yayınlamasana lan maçımızı böhü böhü böhü'' şeklinde veryansın ederek, hem bizi dumurlara sevk etmiş, hem maç zevkimizin içine itina ile etmiş, yayıncılık konusunda da level atlamıştır.

İşin garibi kendini spiker zanneden bu arkadaş sürekli olarak usulsüzlüklerden dem vururken, yukarıda da göreceğiniz üzere Tnt'nin web sitesinde maçın Digitürk üzerinden de yayınlanacağı açıklanıyor. D-smart böylece yılın golünü kendi kalesine atıyor. Kaldı ki sürekli olarak haktan, hukuktan bahseden bu yayın katilleri, sene başından beri yaptıkları usulsüzlükler ve maç yayınlarının içine etmeleri ile çoktan sağlam bir tazminat davasını hak etmişti. Spikerin her anonsundan sonra benim içimdeki Digitürk aşkı daha bir depreşti. Ahh dedim şimdi evimde bir Digitürk olmalıydı ve ben de bu zevke ortak olmalıydım. Bana sorarsanız bu işte usulsüzlük yok, iş bilmezlik ve beceriksizlik var. Zaten D-smart'ı D-smar't şeklinde yazanlardan ne yayıncılık ne de beceri beklememek lazım..

E tabi maç boyunca ekranın üzerine binen logolardan ve altyazılardan hatta üst yazılardan da bahsetmek gerek. Ulan yuhh artık.. Uefa, Şampiyonlar Ligi yayın hakları konusunda bu kadar titiz davranırken Kupa-2'nin yayın haklarını nasıl bu hale sokabiliyor anlamıyorum. Ulen adamlar bildiğimiz sidik yarışına çevirdiler olayı. Önce koskoca bir logo(Ki bunun yüzünden golü bile zor gördük), sonra altyazı o da yetmedi üstyazı. Yahu senin bilmem kimle problemin varsa ben bunu maç içinde yüzlerce kez dinlemek zorunda mıyım? Kaldı ki ben bu maçı normal antende izledim. Digitürk, D-smart v.s ile hiç alakam yok. Kendi aranızdaki savaştan bana ne? Bu mudur sizin izleyiciye bakış açınız? Spikerlerinizle, yayıncılık anlayışınızla ve izleyiciye bakışınızla tam bir felaketsiniz. Hem de bu ülke futbolunun başına gelen en büyük felaket.. Bambaşkaymışsınız...



Artık bir klasik haline gelen ''Her Avrupa Kupası maçı sonrası D-smart'a giydirme'' seansını da geçtikten sonra maça gelirsek, aslında sene başından beri bas bas bağırdığımız olay buydu. Sene başından beri Fenerbahçe oyunun kontrolünü elinde tutmayıp rakibe veriyordu. Bu maç tam tersi orta sahada sürekli pas yaparak maçın temposunu kendisi ayarladı. Emre ve Özerli orta saha pas yapma konusunda tam bir uzman. Aslında önlerinde iyi bir forvet olsa maç daha farklı bitebilirdi. Tek şanssızlıkları önlerinde Kazım'ın oynamasıydı. Ki Kazım'ın orjini forvet olmasına rağmen... Bu milletin Özer Özer diye kendini yırtmasının nedenini umuyorum ki Herr Daum da anlamıştır. Fenerbahçe'nin son zamanlarda attığı en organize, en muhteşem golün hazırlayıcısı Emre ve Özer'di. Bir de Alex faktörü var tabi. O takıma girince çoğu zaman Özer kendini yedekte buluyor. O zaman da bahsettiğimiz oyun kontrolü buhar oluyor.. Tek maçla karar vermek çok acele bir davranış olacak belki ama bir kaç sene sonrasının Alex'i hali hazırda takımda...

Golden sonra ne olduysa oldu bir ara Steaua bastırıp pozisyonlar yakaladı, maçın temposu rakibin eline geçmişken Daum dahiyane!! bir kararla Özer'i oyundan çıkardı. Eğer hafta sonu oynatma amaçlı olarak çıkarmışsa eyvallah ama öyle değilse???.. Emre ve Özer'in dışında Mehmet Topuz, Gökhan Gönül, bir kaç pozisyonda Volkan günün iyilerindendi. Şu Cristian'a hala bir anlam yükleyememiş bulunmaktayım. Kusuruma bakmayınız.

Edit: Resim artemiofranchi.blogspot.com'dan..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder