''Kolaydır ölmek, çünkü sonunda hissizlik vardır. Zor olan yaşayabilmektir.''
Paketteki son sigarayı da
söndürdüğünde kafasındaki kara bulutlar bir anlık da olsa dağılmıştı. - Sigara
içtiğini söndürdüğünde fark etmişsen ‘geçmiş olsun’ durumundasın. - İki şişesi
daha vardı ve en yakın büfeye uğrayıp Camel alması gerekiyordu. Çok garipti.
Daha birkaç saniye önce kafasında bambaşka düşünceler varken, kendini içinden
çıkamayacağını düşündüğü bir kuyuda görürken, nereden gitti, kafayı sigaraya
taktı. Hem zaten bırakması gerekiyordu, öksürtüyordu günlerdir. Dakikalar
geçtikçe dalga sesleri daha da artıyor, gece ayazı yüzüne daha da şiddetli
vuruyordu. Dertleşmek için birine ihtiyaç duyuyordu. Ya da duymuyordu, böyle
iyiydi. Eli sürekli telefonuna gidiyordu birini aramak için. Ama kimi
arayacaktı… Bir yudum daha aldı. Ve sonunda o soruyu kendine sorma cesaretini
buldu. “Nasıl? Nasıl oldu da bu hale düştüm.” İçinde yaşama sevincine dair tek
bir emare yoktu. Eskiden var mıydı ki? Biraz olsun vardı ama şimdi hiç yoktu.
Annesinin o askerdeyken ördüğü kalın siyah atkıyı burnuna kadar kaldırdı. Ayaz
kendini iyiden iyiye hissettirmeye başlamıştı. Arada bir çaprazında oturan
kadınların kahkahalarına odaklanıyordu. Hemen hepsi 40 yaş üstüydü ve hayatlarında
bir değişiklik olsun diye sahile indikleri her hallerinden belliydi.
Sohbetlerinin sıcaklığı gece ayazını bastırmaya yetiyordu. Onları imrenerek
izledi. Aynı anda, önünden geçen çaycının nefret dolu bakışlarını da
hissedebiliyordu. Çaydanlık, küp şeker paketi, plastik bardak ve
karıştırıcıları küçük bir sırt çantasına sığdırmayı başarmıştı. Bunun haklı
gururuyla ve ‘heheyt burada taze sıcak çay var sen hala soğukta
don salak seni’ bakışıyla önünden yavaşça geçti. Kafasını bir ara tekrar denize çevirdi.
Dalgalar beynini yeniden içine çekti. Ne istediğini düşündü o an. Sonra zamanın
onu aksi yöne götürdüğünü fark etti. Evet her insan hayatta bir şeyler istiyor
İstediği olmazsa yıkılıyor, toparlanınca yeniden istemeye devam ediyor. Ama
onun için öyle değildi. Yazdığı senaryo tutmadı evet ancak bu saatten sonra her
şeyin dört dörtlük olmasının da bir anlamı yoktu. Onun için tren çoktan
kaçmıştı.
Onur Aksoy
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder