Nedenini açıkçası hatırlayamıyorum, nasıl oldu da bu konuya bu kadar merak sardım gerçekten bilmiyorum. Belki oynadığım bir pc oyunu, belki okuduğum bir hikaye ya da izlediğim bir film. Nedir beni bu kadar 1939-1945 arası olaylara bu kadar meraklı kılan? Genel olarak yakın tarih diyelim...
Bugüne dek özellikle 2. Dünya Savaşı konulu filmlerde Hollywood'un bariz bir propaganda düşüncesi içinde yapmış olduğu filmleri izledik. Konular hep kan içen vahşi Alman askerleri(Kısmen haklı olmakla birlikte) ile ağır yahudi draması arasında gidip geldi. Kaliteli miydi? Hiç kuşkusuz. Bugün ister katılın, ister karşı çıkın Schindler's List, Band Of Brothers, Saving Private Ryan gibi yapımlar hala türünün en sağlam filmlerindedir. Ama dediğim gibi işte hep tek açıdan izledik biz o dönemi.
Bu mini-dizi ise bu zamana kadar hep aklıma takılan bir konuya değiniyor. Yahu bu savaşın karşı tarafı yok mu? Neden onlar bunu anlatmıyorlar. Birileri beni ve benim gibi düşünenleri anlamış olacak ki bu film ortaya çıkmış. Kısaca bahsetmek gerekirse film, savaş öncesi pek bir sıkı fıkı olan beş arkadaşın savaşın başlangıcından sonra ayrılan yollarını ve savaş sonrası tekrar bir araya gelinceye kadar yaşadıkları üzerine devam ediyor. Bu süreçte kimisi hemşire olarak ülkesine hizmet etmeye çalışıyor, kimisi hırslarına kurban gidiyor, kimisi de kendisini inandırdığı ideallerinin aslında Alman halkını nasıl bir zulme götürdüğüne şahit oluyor.
Daha evvelinde de işin Alman tarafını anlatan filmler izlemiştim. Hepsi de açıkçası kendilerini eleştirmekten gram geri durmayan ama diğer taraftan da ''yahu bizim de kahramanlarımız var, biz de bu savaşta mücadele ettik'' düşüncesini yansıtan filmlerdi. Stalingrad, Das Boot, Der Untergang. Açıkça belirtmek gerekiyor ki binbeşyüz tane de Hollywood yapımı izlesem şu saydığım filmlerin bende yarattığı etkiyi yaratamıyor.
Mesela filmde değinilen enteresan bir nokta var. Alman ordusu Wehrmacht ve çoğu katillerden oluşan S.S birlikleri arasındaki çekişmeler. Wehrmacht sadece verilen görevleri yapıp savaşırken, S.S önüne çıkan ne varsa yakıp yıkan öldüren bir kitle. Özellikle de Yahudilere karşı. Ve bunu yaparak sözünü ettiğimiz o Amerikan yapımı filmlerdeki katillerin aslında kimler olduğunun da işaretini veriyor. Filmdeki baş karakter Wilhelm Winter orduda görevli yetenkli bir subayken savaşın aslında insanlığı nasıl ayaklar altına alıp çiğnendiğini görünce, ona anlatılanların palavradan ibaret olduğunu anlayınca yavaş yavaş sorgulamaya başlıyor üstlerini. Bazen emirlere karşı geliyor. Hatta-spoiler vermiş olayım- Ruslar taaruza geçtikten sonra kurduğu şu cümleyle amaçsızca savaştığını gayet güzel ifade ediyor. ''Ordu Sicilya'yı terk etti ama boktan bir sokak için askerlerimi ölüme göndermemi istiyorsunuz''
Buna karşın Friedhelm Winter ise savaş devam ettikçe dark side benzeri bir tarafa geçiyor. İlkin silahı doğrultamayan çömezin tekiyken savaşın sonlarına doğru çocukları bile gözünü kırpmadan öldürebilen bir canavara dönüşebiliyor. Bu dönüşüme sebep olan etkiler gayet güzel anlatılıyor filmde.
Uzatmamak gerekirse güzel bir yapım olmuş. Şu ana kadar Alman tvlerinde yarattığı etkinin büyük olduğu söyleniyor. Henüz Türk tvlerinde yayınlanmadı. Amerika'da da yayınlanması söz konusymuş.
Altyazılı izleyin, dublajdan bir halt anlamazsınız.
Filmin aforizması: Çoğu insan savaşın genelde savaşarak geçtiğini düşünür. Bu doğru değil. Savaş beklemektir. Sıradaki saldırıyı… Sıradaki yemeği… Sıradaki sabahı…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder