15 Ocak 2014 Çarşamba

N'OLDU OLM BİZE???
İşyerinde can sıkıntısından patlarken "Bi girip bakayım" dedim. Bizimki geçen bahsetmişti "Yeniden başladım" diye... Acaba ne karalamıştı yıllar sonra çizgili kırbaş... Okuyunca aynı tepkiyi ben de verdim. Yuhh ama Erdal abii!!! Harbiden de yuh... Zat-ı şahaneleri yazmayalı iki yıl olmuş. Benim ise çok daha fazla... (Çocuğu koymuş olsam şimdilerde okula yazdırmıştım o derece yani) En son askere gitmeden günler önce karalamıştım. Ali'nin hayatında iki senede hiçbir şey değişmedi ben bizzat şahidim. İki sene önce ne ise şimdi de o. (ki bu asosyal sorumsuzlukla önümüzdeki beş yıl da böyle gider) Ama benim için aynı durum söz konusu değil. Aradan geçen 4,5 yıl benim anamı ağlatmış. Askere gittim geldim, işe girdim, kovuldum, sonra başka işe girdim, oradan istifa ettim (valla kovulmadım lan bu kez), sonra başka bir iş macerasına atıldım, oradan da yarı kovulma yarı istifa gibim bi şeyle ilişkimi kestim. Sonra başka iş, sonra başka bir tane daha... Medya sektörünün anasını belledim affedersiniz... Saçma sapan iş sirkülasyonu arasında sol omurgamı da birine kaptırmışlığım var. (Nahh kırbaş şahit) Ben daha önce böyle yamulmamıştım birader. Çok acıttı ama geçti. Zaman her şeyin ilacıymış (Kaç kaç kaç kaç!!!) Ha bu arada şunu da belirtmeden geçemeyeceğim. (Yazar burada manipülasyon yaparak yazıyı uzatmak istiyor. Para verecekler sanki amk) '2013'ün Haziranı' diyorum başka da bir şey demiyorum. Bir direnmişiz, bir direnmişiz sormayın dostlar. İçimizdeki bütün pisliği çıkardık. Ortalığın emenike yani.. (İnadına bir kez daha lan 'Her yer taksim her yer direniş') Direnişin en şanslı basın emekçilerinden biri olarak bütün anılarımı dakika dakika paylaşırdım da... Torunlarıma saklıyorum hafız, onlar da yüzyıl sonra kendi torunlarına aktaracak. Öyle anlaştık...
Her neyse sadede geleyim. Hayatın koşuşturmasına bodoslama daldık amirim. Zaman eskisinden daha çabuk akıp gidiyor. Dertlerimiz çok daha fazla. Eskiden idealler peşinde koşarken ne malmışız. Artık bir baltaya sap olamayacağımızı, hayallerimizi gerçekleştiremeyeceğimizi kavradık, kabullendik. İşte tam da bunun dayanılmaz hafifliğini yaşıyoruz. (Bkz. Teachers) Ama aklıma takılan bir nokta var. Dertlerimiz arttıkça, hayat yumruklarını daha sert savurdukça biz daha çok gülmeye başladık. Kahkahalarımız çoğaldı, keyfimiz gün be gün artıyor. Nasıl bi evrim geçiriyoruz lan biz? Böyle yaşlanma mı olur? Tecavüzden zevk almaya mı başladık n'oldu?
N'oldu olm bize? N'oldu lan...
 
Onur Aksoy.
 
Edit: Foto geçmiş yüzyılda adını hatırlayamadığım bir ülkenin madenlerinde çalışan çocuklara aittir. Her ne kadar onlar gibi çilekeş olmamış olsak da farklı dönemin benzerleriyiz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder